Sunday, August 21, 2005
Sıfır Noktası .... Hareketli Sabitler
Yerküresi ile gezegenler güneşin etrafında döner, ay ise gerçekte yerküresinin etrafında döner. Görünüşte ve yeryüzündeki günlük seyircinin görüş açısından ise, güneş, gezegenler, ay ve evrendeki her şey, yerküresinin etrafında dönmektedir ki, bazı insanlar, yerküresinin, evrenin merkezi olduğunu zannetmiş ve Kladyus’un da varsaydığı gibi, diğer gezegenlerin, yerküresinin etrafında döndüğünü zannetmişlerdir. Ta ki, Kupernikos gelmiş, konuya başka bir açıdan bakmış ve yerküresinin, güneşin etrafında döndüğü yolundaki teorisine ulaşmıştır.
Daha sonra, bilim adamları ve insanların büyük bir kısmı, güneşin döndüğünü, yerküresinin döndüğünü, galaksinin döndüğünü ve de evrenin tamamının sürekli olarak dönmekte olduğunu algılamışlardır. Hiç kuşku yok ki, bu mesele, bilimsel olarak sabit olmuştur. Ancak, görünüşte birbirleriyle tezat olduğu görünen sözkonusu teori, buluş ve iddialar, gerçekte böyle değildir. Çünkü buradaki ihtilaf, kazanmış olduğu tecrübe ve bilgi ile evrensel ve bilimsel olayları inceleyebilen ve bu olayları, her yön ve açıdan ele alan tarafsız bir gözlemci tarafından görünen sabit bilimsel gerçekler üzerinde olan bir ihtilaf değildir. Bu ihtilaf, bakış açılarının, yani, bakılan açıların değişmesinden kaynaklanan rölatif bir ihtilaftır.
Evren, dördüncü boyutu bir tarafa, üç boyutlu bir mekandan ibarettir. Bu evrenin unsurlarını, geometrik (x, y, z) koordinat eksenlerinin kesiştiği sıfır noktasına olan uzaklıkları ve bu unsurlar hareket ederken, sözkonusu sıfır noktasına göre çizdikleri eğriler ile belirtmek mümkündür. Matematiksel olarak, yerküresi merkezinin sıfır noktası olduğunu ve yine matematiksel olarak, üç koordinat ekseninin yer küresinin merkezinden çıkan sabit birer hat olduklarını farz edersek, bu koordinat sistemine göre, tüm evrenin yerküresinin etrafında döndüğünü görürüz. Başka herhangi bir gezegen veya bir yıldızı, matematiksel olarak bir sıfır noktası haline getirirsek, evrenin tamamıyla, o gezegen veya yıldızın etrafında döndüğünü göreceğiz.
Mesele, çok basit rölatif bir hareket meselesidir. Hani, tren yolcusuna göre kaldırımın hareket edip uzaklaşması meselesi gibi veya, süper hızlı bir uçak veya bir mekikle batıya doğru uçma meselesi gibi. Bu süper uçak hızlandıkça, uçak pilotunun gündüzü uzar, uçağın hızı, yerküresinin hızına eşit olunca, pilotun gündüzü durur ve ebedileşir, güneşin gittiği istikamette giden uçağın hızı, yerküresinin hızını geçince, pilot bir gece, bir sabah ve doğudan değil de batıdan doğan güneşi görecektir.
Öyleyse, şu tavuk-yumurta hikayesini, kimin, kimin etrafında döndüğü hikayesini unutalım artık. Çünkü, evren, tamamıyla sürekli olarak hareket halindedir. Ne var ki, etrafımızdaki evrenin güzelliğini görmek, acayip ve mucizevi hareketlerini inceleyip biraz düşünmek üzere, evrenin herhangi bir gezegeninde veya onun başka herhangi bir noktasında durup, sıfır noktası (sabit) olduğunu farz etmek hiç de ayıplanacak, yadırganacak ya da hatalı sayılacak bir davranış olmayacaktır.
Munzer Abu Havvaş
http://munzerhawash.blogspot.com/
Yerküresi ile gezegenler güneşin etrafında döner, ay ise gerçekte yerküresinin etrafında döner. Görünüşte ve yeryüzündeki günlük seyircinin görüş açısından ise, güneş, gezegenler, ay ve evrendeki her şey, yerküresinin etrafında dönmektedir ki, bazı insanlar, yerküresinin, evrenin merkezi olduğunu zannetmiş ve Kladyus’un da varsaydığı gibi, diğer gezegenlerin, yerküresinin etrafında döndüğünü zannetmişlerdir. Ta ki, Kupernikos gelmiş, konuya başka bir açıdan bakmış ve yerküresinin, güneşin etrafında döndüğü yolundaki teorisine ulaşmıştır.
Daha sonra, bilim adamları ve insanların büyük bir kısmı, güneşin döndüğünü, yerküresinin döndüğünü, galaksinin döndüğünü ve de evrenin tamamının sürekli olarak dönmekte olduğunu algılamışlardır. Hiç kuşku yok ki, bu mesele, bilimsel olarak sabit olmuştur. Ancak, görünüşte birbirleriyle tezat olduğu görünen sözkonusu teori, buluş ve iddialar, gerçekte böyle değildir. Çünkü buradaki ihtilaf, kazanmış olduğu tecrübe ve bilgi ile evrensel ve bilimsel olayları inceleyebilen ve bu olayları, her yön ve açıdan ele alan tarafsız bir gözlemci tarafından görünen sabit bilimsel gerçekler üzerinde olan bir ihtilaf değildir. Bu ihtilaf, bakış açılarının, yani, bakılan açıların değişmesinden kaynaklanan rölatif bir ihtilaftır.
Evren, dördüncü boyutu bir tarafa, üç boyutlu bir mekandan ibarettir. Bu evrenin unsurlarını, geometrik (x, y, z) koordinat eksenlerinin kesiştiği sıfır noktasına olan uzaklıkları ve bu unsurlar hareket ederken, sözkonusu sıfır noktasına göre çizdikleri eğriler ile belirtmek mümkündür. Matematiksel olarak, yerküresi merkezinin sıfır noktası olduğunu ve yine matematiksel olarak, üç koordinat ekseninin yer küresinin merkezinden çıkan sabit birer hat olduklarını farz edersek, bu koordinat sistemine göre, tüm evrenin yerküresinin etrafında döndüğünü görürüz. Başka herhangi bir gezegen veya bir yıldızı, matematiksel olarak bir sıfır noktası haline getirirsek, evrenin tamamıyla, o gezegen veya yıldızın etrafında döndüğünü göreceğiz.
Mesele, çok basit rölatif bir hareket meselesidir. Hani, tren yolcusuna göre kaldırımın hareket edip uzaklaşması meselesi gibi veya, süper hızlı bir uçak veya bir mekikle batıya doğru uçma meselesi gibi. Bu süper uçak hızlandıkça, uçak pilotunun gündüzü uzar, uçağın hızı, yerküresinin hızına eşit olunca, pilotun gündüzü durur ve ebedileşir, güneşin gittiği istikamette giden uçağın hızı, yerküresinin hızını geçince, pilot bir gece, bir sabah ve doğudan değil de batıdan doğan güneşi görecektir.
Öyleyse, şu tavuk-yumurta hikayesini, kimin, kimin etrafında döndüğü hikayesini unutalım artık. Çünkü, evren, tamamıyla sürekli olarak hareket halindedir. Ne var ki, etrafımızdaki evrenin güzelliğini görmek, acayip ve mucizevi hareketlerini inceleyip biraz düşünmek üzere, evrenin herhangi bir gezegeninde veya onun başka herhangi bir noktasında durup, sıfır noktası (sabit) olduğunu farz etmek hiç de ayıplanacak, yadırganacak ya da hatalı sayılacak bir davranış olmayacaktır.
Munzer Abu Havvaş
http://munzerhawash.blogspot.com/